Kayıtlar

Boş yok!

Resim
-Amma BOŞ konuştun haa kafa beyin bırakmadın. -Her halinden BOŞ işler yaptığın belli oluyor senden olmaz ya. -Hiç mi adam görmedin ne o öyle BOŞ BOŞ bakıyorsun. -Bu aralar çok BOŞlukta hissediyorum kendimi ne yapmam lazım? -Hemen şu BOŞluğa eşyaları bırakın evladım. -Öyle BOŞ BOŞ oturacağına şunları ordan verde bir işe yara bari. -Para olacak varya şu BOŞ araziyi hemen alırdım buraların geleceği çok iyi ha. -Uzay BOŞluğunda ne kadar yavaş yol alırsanız hedefinize o kadar hızlı ulaşırsınız gençler. - Bi an BOŞluğuma denk geldi yoksa o hataya düşmezdim. - Yolda ki BOŞ çukura bastım ayağım burkuldu çok kötü acıyooo. - Şu dünyaya boş geldin boş gideceksin be kardeşim. Şu kısacık hayatımızda ne kadar da çok boşluklara yer ayırıyoruz değil mi? Aslında olaya farklı perspektiften ibret alma nazarıyla bakmaya gayret ederseniz boş diye bir olgunun varlığından söz etmenin ne kadarda yanlış olduğunu göreceksiniz. En başa tüm alemin yaratılışına doğru gidecek olursak her ...

Karanlık Olma Işık Ol

Resim
Güneş tüm canlılar için yaşam kaynaklarından en önemlisidir. Dünyamızdaki canlı yaşamının sonu ve sınırı güneşin ömrüne bağlıdır. Güneş varolduğu sürece eğer dünyada şimdiki durumla ilgili bir değişiklik olmaz ise canlı yaşamasına elverişli bir gezegen olarak kalacaktır. Güneşin çapı yaklaşık olarak 1,5 milyon kilometre olup dünyamızın çapının yaklaşık 109 katı civarındadır. Güneş dünyamıza çok uzak olmasına karşın, dünyamızın ısı kaynağıdır. Güneş ile dünyamız arasındaki mesafe ışık yılı olarak 8 dakika 18 saniye ışık yılı uzaktadır. Bir yolcu uçağı ile güneşe doğru gitseydik (Yolcu uçağının saatteki hızı 1000/h olarak alınmıştır) Yaklaşık olarak 149 bin 600 Saat sonra Güneşe varmış olurduk. Bunu güne vuracak olursak 6233 gün sürecektir. Yıl olarak bakıldığı zaman aşağı yukarı 17 yıl etmektedir. Şimdiki teknolojiye göre yapılan incelemeler sonucunda güneşin yaşının yaklaşık olarak 4,57 milyar yıl olduğu tahmin edilmektedir. Güneş bugün itibariyle ömrünün neredeyse ya...

Kalbimiz

Resim
“Aklın yoksa yandın ya kalbin yoksa o zaman sen zaten yoksun ki.”  Mevlana Hey oradaki şimdi senden bir şey yapmanı isteyeceğim. Önce kimsenin olmadığı ve mümkün olduğunca sessiz bir odaya geç. Rahat bir köşeye otur 5 defa derin derin nefes al ver ve parmaklarınla olabildiğince kulaklarını kapa. Söylediklerimi harfiyen yerine getirdiniz mi? Peki ne duydunuz? Yoksa hiç bir şey duymadınız mı? Duymayanlara birazdan cevabım gelecek sabredin. “Güp güp güp güp bu ses size tanıdık geldi mi?” Senin için ve belkide en önemlisi hayatta kalma sebebimiz olan sevdiklerimiz için atan tüm vücudumuzun motoru, beynimizden sonra gelen en önemli organımız kendisiyle sizi tanıştırayım ve huzurlarınızda “ KALBİMİZ ” 💓 Ben hiç ses duymadım diyenlere üzülerek söylemek isterimki kalbiniz olmadan yaşayan ölülersiniz en kısa zamanda bir kardiyoloji uzmanına gözükmenizi tavsiye ederim. ☹️ Şaka yaptım şaka aman sonra da bana ağır şaka yaptın kalbime indirecektin demeyi...

Zıtlıklar İçinde Bir İnsan

Resim
DOĞUM; Sonbahar-ilkbahar, Yaz-kış, Sabah- akşam, gençlik-ihtiyarlık, ihtiras-mütevazi, kin-sevgi, menfaat-karşılıksız, mutlukluk-hüzün, sevinç-üzüntü, hayal-gerçek, uzak-yakın, sağ-sol, doğu-batı, kuzey-güney, geçmiş-gelecek, şimdi-sonra, aşık-maşuk, aldatmak-aldanmak, telaşlı-sakin, hastalık-şifa, çürük-sağlam, zengin-fakir, erkek-kadın, günah-sevap, kibirli-alçak gönüllü, sevap-günah, inat-uysal, iyi-kötü, güzel-çirkin, acı-tatlı, temiz-pis, ciddi-ciddiyetsiz, sert-yumuşak, kibar-kaba, evli-bekar, akıllı-deli, çalışkan-tembel ileri-geri, aydınlık-karanlık, cömert-pinti, kör-gören, sıcak-soğuk, sevimli-sevimsiz kısa-uzun, siyah - beyaz , sarı - kırmızı , sarı - mavi , taraftar-tarafsız , atılgan-çekingen, normal-anormal, aç-tok, az-çok, cesaretli-korkak, doğru-yanlış, dert-derman, fakir-zengin, evet-hayır, hatırlamak-unutmak, ilkel-medeni, özgür-tutsak..... ÖLÜM Doğum ve ölüm arasındaki bunca zıtlıklar arasında yok olup giderken neden zıttı ve eş anlamlısı olmaya...

Güvensizlik Sendromu

"Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden güvende oldukları kimsedir." Hadisi Şerif.     "Allah belamı versin ki ben yapmadım!" Arkadaşla oturmuş afiyetle yemeğimizi yerken adamın birisi elindeki telefona haklılığını ispatlamak için avazı çıktığı kadar "Allah belamı versin ki ben yapmadım" diye bağırıyor. (Tamam kardeşim yapmadıysan yapmamışsındır. Koskoca adamsın yalan söylecek halin yok ya.) Bir insan neden bir şeyin doğruluğunu kanıtlarken kendine bela okur ki? Ya kendisini garantiye almış hiçbir şey olmayacağından emindir ya da iman noktasında zayıflığı vardır. Allah vermesin o anda başına bir bela gelse kendisi de helak olup gidecek ve kanıtlamaya çalıştığı olayında bir önemi kalmayacak. Aslında suç burada bela dilenen vatandaşın değil tamamen toplum olarak birbirimize olan güven duygumuzun zayıf olmasından kaynaklanıyor. En basitinden önce kendi hayatımızı sorguya çekmemiz gerekiyor. Güvenilir birisi miyim? Başkalarına neden güvenmiyo...

Mutluluk ve İnsan

“Mutluluk” adını telaffuz edince dahi yüzümüze tebessüm getiren mucizevi kelime. “İnsan” ebediyet diyarı  cennete ait olan, içinde daima kusursuz mutluluğu arayan varlık. İnsanoğlunun bu zaafından faydalanan kartel şirketler mutsuzluğunuzu paraya çevirmek için sistematik bir şekilde bizlere kusursuz hayatı vaat ederek mutsuzluk aşılıyorlar. "kepeksiz saçlar, kırışık önleyici kremler, göz alıcı dişler, şatafatlı hayatlar için yazılmış kitaplar, dışı mis içi fos meyveler, organik ürün saplantılı tüketiciler, dijital alemde mutlu gerçek hayatta mutsuz olan aileler, hasta olduğuna inandırılan ilaç bağımlısı insanlar, her yanımızı sarmış bilincimize ok gibi saplanan subliminal reklamlar..." Bunca kısır döngü içerisinde özümüze yabancılaşmış bağımlı bireyler haline dönüşüyoruz. Mutluluğumuz için binlerce lira PARA döküyoruz fakat elimize mutsuzluktan başka bir şey geçmiyor. Dahiyane bir şekilde hazırlanmış sistemin çarkları arasında her zaman daha iyisini ararken soluğu t...